Devam edeyim,sizin İngilizce olarak istek gönderdiğiniz mail 'e ,cevap Almanca olarak geliyor.Be mübarek,İngilizce yazdığıma göre,demek ki Almanca bilmiyorum,leylekle tilki hikayesindeki gibi,ne halt etmeye bana Almanca yazıyorsun?Yok,Almanya'da olduğuma göre Almanca bilmek zorundayım,yahu ben zaten senden çok istiyorum Almanca öğrenmeyi.Bir kere senin dilini ,sana olan saygımdan dolayı öğrenmek istiyorum zaten.Ama bu peşin hüküm vermeler,sorgusuz infazlar bir Avrupa ülkesine hiç yakışmıyor ve çok sakil duruyor.Tam bu noktada dil kursuna kayıt olurken yaşadığım bir olayı yazayım.Yarı yaşımdaki kızcağız ,güzel bir İngilizceyle konuşuyor ancak Alman aksanı yüzünden onu takip etmekte biraz zorlanıyorum.E,normal hayatımda da sürekli İngilizce kullanmadığım için akıcılığım paslanmış.Yazışmalarda rahatım ama konuşurken özellikle Alman aksanı beni zaman zaman zorluyor.Neyse,geldiğimiz ülke falan konuşuldu,evrak dolduruyoruz,gene tüm evraklar sadece Almanca basılmış,kız bana sordu;ülkenizde hiç okula gittiniz mi,diye.Laann,bu sorunun normal hali;hangi okulu bitirdiniz,olmalı.Güldüm,ben doktorum dedim.Türkiye'nin gözlerindeki hali nasılsa artık,okul okudun mu diye sorabiliyor çocuk bana.Ama kızmıyorum,kızamıyorum,haklılar,dışarıdan görüntümüz tas tamam böyle.Tanıdıkları Türkler'in çoğu eğitimsiz,kılık kıyafet Arabik,hatta artık bizim kırsalımızda bile olmayan tarzada giyinen bir sürü Türk var burada.Asla hor görmüyorum ancak yaşadığın yere uymak zorundasın.İnsanların alışkın olduğu bir yaşam tarzı var ve sen onların gözüne soka soka,ben böyle yapacağım ,diyorsun.Elbette kızıp,dışlarlar.
Mezun olduğumdan beri ,iş dışında hiç kullanmadığım ünvanımı ,burada her yazışmada ve her görüşmede kullanmak zorunda kalıyorum,Mesela,suratıma telefonu kapatan kadıncağızla Almanca bilen bir dostumuz görüştü randevu almak için;bu yaştan sonra İngilizce mi öğreneceğim,uğraşamam demiş önce.Yüzüne telefonu kapattığınız hanım bir doktordur denilince de çark etmiş,işte şöyle oldu,böyle oldu falan filan,şu tarihte randevu vereyim,bilmem ne...Anlayacağınız,Türk olduğumuz için bize randevu bile vermeyen,pasif agresif bir şekilde ırkçılık yapan bu hanım,doktor olduğumu öğrenince randevuya layık görüyor bizi.
Tekrar söylüyorum,bir açıdan bakınca kızamıyorum haksızca uğradığım bu pasif agresif ırkçılığa.Ancak diğer yandan,insan haklarının,demokrasinin beşiği olan,öyle olduğunu iddia eden bir ülkede;insanların öncelikle nereden geldiğinize değil,kim olduğunuza bakacaklarını düşünüyorsunuz.Aslında resmi makamlardaki tüm işlemlerimizde,tam da son ifademdeki şekilde muamele gördük.Herkes son derece nazikti ve yardımcı olmak için çaba gösterdiler.Sanırım eğitim seviyesi yükseldikçe ,demokratik olma seviyesi de artıyor,tıpkı bizde olduğu gibi.
Şimdilik bende durumlar böyle,kedimi özledim,çocuklarımdan birini geride bırakmışım gibi hissediyorum,evcil hayvanı olanlar beni anlarlar.Kuru şeyler yemekten içimiz kurudu,domuz yemekten korktuğumuz için ( keşke hak yemekten de bu kadar korksak ! ),hazır tavuk şinitzel yemekten artık aramızda gıdaklayarak anlaşıyoruz,sözün özü;biraz bunalmış durumdayım.
Kalın sağlıcakla....