7 Mart 2015 Cumartesi

GÜMÜŞ TEPSİ VARAN İKİİİİİ

            İkinci tepsiyi de tamamladım.Soran arkadaşlarım oldu; o yüzden kullandığım malzemeleri de görüntüledim.İlk hali böyleydi
Sonra kırık beyaz boyayla 3-4 kat boyadım.
İyice kuruduğunda ise peçetemin desenli katını diğer iki kattan ayırıp tepsimin üzerine yaydım.Peçete aplike tutkalıyla da nazikçe üstten fırça yardımıyla yapıştırdım.
Kenarlara iyice boyası alınmış fırça ile eskitme yaptım,işte bu kadar.

GECENİN HUZURU

                 Aslında gece insanı değildi Meltem.Yani geceyi severdi ancak yorgunluktan uyuyakalırdı her gece.Herkes yattığında kendine vakit ayırmak niyetine girer,ya eline bir roman alıp okumaya başlar,ya güzel bir filim izlemek için televizyonu açar,ya da yıllardır bitirilmeyi bekleyen işlemesini eline alır koltuğa kurulurdu.Çok değil on onbeş dakika sonra da uykuya dalıverirdi.Hadi diyelim bir kerelik uyanık kaldı,bu sefer de ya kocası ya da çocuklardan biri seslenir,bir şeyler isterler tüm keyfi yarıda kalırdı.Meltem okumuş kadındı.Başarılı bir eğitim hayatı olmuştu,oldukça da aktifti sosyal yaşamda.Aşık olup evlendiği adam da başarılı,yakışıklı,gezmeyi eğlenmeyi seven bir adamdı başlarda.Ama ne olduysa Meral doğduktan sonra olmuştu Akın'a.
                  Bir cuma gecesiydi,Meltem'in en sevdiği gece,Akın kanepede uyuyakalmış,Meral'le Cenk de uykuya geçmişlerdi nihayet.Meltem eline aldığı aşk romanına ters ters bakıp,ben aşk romanı okumam ki,ne yapıyorum bununla diye düşündü.Çok okurdu Meltem ama aşk romanı okumayı kendine yakıştıramazdı.Bu tür romanları okumanın daha az akıllı kadınların işi olduğunu düşünürdü.Evet Meltem oldukça yüksek bir zeka seviyesine sahipti ve mimarlık fakültesine dereceyle girmiş,birincilikle de bitirmişti.Eh,biraz ukalaydı yani.Bunda da bir sakınca görmez ve ukala olmayı hakettiğini düşünürdü.İşte bu yüzden de aşk romanı okumayı kendine yakıştıramazdı.Ancak son zamanlarda aşk romanlarının kendisini mutlu ettiğini hatta bir şekilde tedavi ettiğini istemeyerek de olsa kabullenmişti.Hayatının anne olmadan önceki bölümünde yogun ilgi görmüş ve romantizme boğulmuş bir kadın olduğu için bu tür kitaplara ilgi ve ihtiyaç duymamış olduğunun farkındaydı aslında.Ama bunu itiraf etmek,evliliğinin ve aşkının kötüye gittiğini kabul etmek olacaktı onun gözünde.
                   Kanepede hafiften horlayarak uyumakta olan kocasına baktı,aşık olduğu adama pek de benzemiyordu artık Akın.Evlendikten hele de baba olduktan sonra iyice kendini salmış,henüz otuzlarının başında olmasına rağmen bayağı bir göbeklenmiş ve de eskisi kadar kendine dikkat etmez olmuştu.Sadece kendisine değil Meltem'e de dikkat etmiyordu artık.Oysa ki Meltem ,evlendikten sonra kendisini salan kadınlardan olmayacağına yıllar önce söz vermişti kendi kendine.Gerçekten de iki çocuk doğurmuş olmasına rağmen hala evlendikleri günlerdeki gibi görünmeyi başarıyordu.
                    Akın'ın yaptığı haksızlık diye düşündü.Kendisi bu kadar çaba gösterirken kocasının kendisine ve evliliklerine özen göstermemesi yaralıyordu Meltem'i.Bundan sonraki hayatının böylece akıp gideceği düşüncesi ile boğulacak gibi oluyor,bir çıkar yol bulamıyor,her şeyden vaz geçmek istiyor ancak çocuklarına kıyamıyordu.Aslında Akını da hala seviyordu ama sevdiği adam şu kanepede uyuyan adam değil,hayallerinde kalan adamdı.Yüksek mühendis,yakışıklı,eğlenceli,karizmatik,tüm kızların elde etmek için yanıp tutuştuğu Akın Yiğiter.Bütün o kızlar arasından Akın onu seçmiş,aylarca peşinde koşmuş ve sonunda ikna etmişti Meltem'i.Çok büyük bir aşk yaşamışlar ve mezun olur olmaz evlenmişlerdi.İlk yıllarda her şey harikaydı,peki sonra ne oldu diye düşündü Meltem.Deli gibi çalışıp eve geliyor,yemek yapıyor,çocuklarla ilgileniyor,Akın'ı şık bir şekilde karşılıyor,o rahat etsin diye aklına gelen her şeyi yapıyordu.Ama işte sonuç orada kanepede horluyordu.
                    Tanıdık bir öykü değil mi hanımlar?Üç aşağı beş yukarı hepimizin yaşadığı hayat bu işte.Roller değişebilir de.Akın yerine Meltem,Meltem yerine Akın da olabilir bu öyküde.Genel olarak  büyük şehir hayatının içinde kendi hayatımızı yaşamak yerine üzerimize yapıştırılmış hayatları yaşıyoruz çoğunlukla.Rüzgarda savrulan yapraklar misali,hangi işte çalışacağımıza,çocuklarımızı hangi okula göndereceğimize,ne giyeceğimize,ne yiyeceğimize biz değil toplum karar veriyor.Es kaza  genel geçer kararlar dışında bir şey yapmaya kalktığınızda öyle bir baskı görüyorsunuz ki,kendi kararlarınızı sorgular hale geliyorsunuz.Daha çok para,daha iyi okul,daha iyi giysiler,daha iyi bir ev vs vs.Ne yazık ki daha iylere ulaşmaya çalışırken kaybettiğimiz zaman,sevgi,sağlık geri gelmiyor.Burada Meltem'in anlamadığı şey,Akın'ın daha iyilere ulaşmak için harcadığı yoğun çaba nedeniyle ona,çocuklara ve evine harcayacak bir şeyinin kalmamış olması.Daha iyilere ulaşmaya öylesine odaklanıyoruz ki,elimizdeki iyileri göremez oluyoruz ve aslında sahip olduğumuz mutluluğu yaşayamadan kaybediyoruz.Daha iyiler asla bitmez,bugün aldığınız en iyi televizyon üç gün sonra sıradanlaşıyor,özene bezene döşediğiniz eviniz iki yıl sonra demode oluyor.Aslolan insandır,varsın en iyiler başkalarının olsun,en büyük zenginlik beraberken mutlu olabilmek değil mi?Hepinize mutlu günler dilerim Dr.Sevda Coşkun Şahin.

GÜMÜŞ TEPSİ

            Benim yaşımdaki her genç kızın çeyizinde mutlaka vardır bir gümüş kaplama tepsi ! Çoğunlukla hiç kullanmadığımız ancak annelerimiz aldığı için atamadığımız soğuk yüzlü ,keskin kenarlı,önce nişan yüzüklerinin sonra da çay tabaklarının sunulduğu metal tepsiler....

             Geçen gün dolap temizliği yaparken buldum onları.Bir değil,iki değil tam üç tane varmış bende.Ne zamandır da şöyle şık bir tepsi edineyim diye düşünmekteydim ben de.E malum çoğunlukla İkea tepsileriyle ağırlıyoruz dostlarımızı,eski zerefetimiz kalmadı pek.Hal böyle olunca,dur ben şu soğuk yüzlü metal tepsilere bir el atayım dedim.Yine malumunuz üzere dekupaj merakım hat safhada ya,aldım boyaları fırçaları başladım boyamaya.Eşim canımın içi de umutsuz gözlerle beni takip etmekte.
   Bu bilmem kaç kat boyanmış hali.Yapmak isteyenlere ipucu,bu tür aşırı pürüzsüz yüzeylerde ilk kat boyayı sulandırmadan sadece fırçayı arada ıslatarak boyamak,sonrasında da hafif sulandırılmış boyayla devam etmek en iyi sonucu veriyor.Biliyorsunuz bu işi internetten öğrendim ben.Dolayısıyla yaptıkça daha doğru yapma yolları keşfediyorum.
      Boyası kuruduğunda seçtiğim deseni tepsiye aktardım,hafifçe eski bir görünüm vermek için de iyice boyası alınmış fırça ile kenarlarına hafif dokunuşlar yaptım.Daha cilasını atmadım ama dayanamayıp paylaşıyorum,buyrun,

6 Mart 2015 Cuma

PFAFF AŞKINAAAA,GÜÜÜÇ BENDE ARTIIIKKK !!!!

             Nihayet hayalime kavuştum hanımlar.Yaşlı kızım iflas etmeseydi sadece hayalimde kalacak olan Pfaff dikiş makinesi artık benim.Yani her şerde bir hayır vardır sözü bir kez daha doğru çıktı.E tabi teknolojik aletler öyle fişe takılıp çalıştırılamıyor eskisi gibi.Önce bayağı bir ders çalışmam gerekecek.Uzay gemisi gibi bir makina bu.Yani aslında öyle olmayabilir de benim gözümde öyle işte.İnşallah iyi çıkar ,marka ne olursa olsun,teknoloji şans işi tabi.Buyrun,işte kızım;

5 Mart 2015 Perşembe

Beklenen kazak

Beklenen kazak

                 Kazağı bitireli ay oldu ancak yayınlayabildim,e maşallah bana.
Hafif simşi merserize iple ördüm,güle güle giyeyim bari...


ESKİ KOTLARINIZI ATMAYIN

                  Kızımın artık giymediği kotunu kesip etek haline getirdim.
  Kot böyle bir şeydi.Öncelikle iki yandan cetvelle ölçüp işaretledim ve kestim
Sonra giyip istediğim hizada olup olmadığını kontrol ettim.Arka cepleri kullanmak istediğim için ona göre kestim,siz istediğiniz hizadan kesin.
Sonra kumaşımı iki yandan dikip yüzü yüze gelecek şekilde kotun üzerine yerleştirdim.Fazla potluk yapmaması için pileli dikmeye karar verdim.İki yandan dikiş hizasından dörder parmak ölçüp birer pile koydum.Ortada biriken parçayı da çiftli pile yaptım.
Yukarıda tekli pileyi nasıl yaptığımı görüyorsunuz.Ortada biriken parçayı da çiftli pile yaptım.
Arka tarafta ise saddece cep altlarına birer pile koydum.
Makinaya çekip ütüledim.Eteği kızıma giydirmeye çalıştım ama klasik ergen olduğu için sanki uzaydan gelmişim gibi yüzüme baktı ve ' asla anne ' diyerek beni çemkirdi :)) Neyse ben giydim ama tam bedenim olmadığı için biraz pot duruyor idare edin.

3 Mart 2015 Salı

ÇİÇEK BAHÇESİ

YAZ GELİYOR
Yaz hazırlıkları başladı,hafta sonu yazlığı şöyle bir kontrol edelim dedik gittik.Tesadüfen de oranın pazarına denk geldik.Eşim evle ilgili elektirik,su işlerini hallederken ben de pazarda oyalanayım dedim.Amanın o da ne,tam karşımda bir kumaşçı!Eee sizde de ısrar kıyamet; dikiş isteriz dikiş isteriz.Ayol bir durun,adam evde,bu ara dikmeyeyim,dekupaj neyinize yetmiyor dedikçe,hergün başka başka güzel hanım dikiş isteyip duruyor.Yandan yandan yanaştım tezgaha.Başlangıçta bir parça  kumaş alıp kaçacaktım ama öyle olmadı tabi ki...Buyrun;sıranın başındaki divitin etek olacak,diğer üçü de basma, elbise olacaklar.Alttaki duck kumaş da balkondaki banka mider olacak.Sanırım perşembe günü eteği dikip yayınlarım.Çünkü o gün eşim evde olmayacak 😉😉😉 .Gördüğünüz üzere geleneksel kumaşlar ve çiçek deseni mevsim tanımıyor bende.Ayrıca pazarda oldukça ucuzdu kumaşlar.Bir de Anadolu'da olmakla alakalı bir ucuzluk ve de kumaşçı amcanın kendiliğinden yaptığı indirim eklenince çok hesaplı bir alışveriş oldu.Ay kızlar,çok seviyorum sizi yahu 😃😃😃